İnsan, isminin anlamını yaşamına taşırmış ya ben uzun yıllar annemle babamın isimlerinin hece birleşmesi anlamının ötesine geçememiştim, sonunda TDK konuya son noktayı koydu ve adıma “kucaklamak” anlamını yükledi. Hayat bana öyle deneyimler ve değişimler getirdi ki bugün geldiğim noktada hakikaten herkesi kucaklar oldum. Diğer yandan soyadımın da hakkını yemeyeyim. Kendisi düz okunduğunda da oldukça atik tetik bir ifade verir ama siz kendisini bir de sağdan sola okuyun. “İçkeşif” tir ki bugün başta kendim olmak üzere danışanlarımın içkeşfine ortaklık ediyorum.
Hayat raslantı sevmez.
Hayat, seninle birlikte, değiştirme haklarından birkaç damla avucunun içine koyarak bir oyun kurgular, sen de haklarını kullana kullana oynarsın.
Akhisar – 1975.
Doğum anım enteresan. Her şey dahil yedi dakika. Tam yere düşecekken hemşirenin hızlı refleksiyle hayatta kalmışım. Dünyaya hevesli bir geliş gibi görünse de 6 ay bile emmemiş olmam, sebepsiz şekilde kontak kapatır gibi iki elimi yumruk yapıp günlerce açmamam ve aç gezmem, buraya geldiğime pek de memnun olmayıp inatlaştığımın, direndiğimin göstergeleri.
E tabii, öyle “sonradan” direnmek olmaz, direneceksen doğuştan direneceksin.
2 yaşında fizik kanunlarına tamamen aykırı bir olay yaşanıyor. O yıllarda televizyonun içine konduğu uzun ayaklı, tekerlekli, kutu gibi bişey var. Önünde oyuncaklarımla oynarken nasıl olduysa ön ayaklardan biri çıkıyor ve kutunun dengesi bozuluyor. Öne doğru, üstüme düşmesi beklenirken ki düşse kurtulmam çok zor, anlaşılmaz bir şekilde arkaya doğru düşüyor ve ben yine kurtuluyorum. “Görecek günler var daha” şarkısı ilk kez kulağıma o yıllarda işleniyor.
Çocukluk, ergenlik dönemlerim itiraf etmeliyim çok kolay geçmedi. Babam çok farklı bir ruhtu. Balıkesir’de geçirmiş gençlik yıllarını. Gazetecilik yapmış. Tiyatro ile ilgilenmiş. Profesyonel olarak oyunculuk yapacakken aile baskısıyla Harbiye’ye gönderilmiş. Ruhu başka şey söylerken yaşadıklarının tamamen başka olduğundan olmalı alkol bağımlısı oldu. Bildim bileli “ben 60 yaşımda öleceğim” dedi ve zaman 60’ı gösterdiğinde akciğer kanseri olarak öldü.
Annem, ömrü bol olsun, güzel kadın. Mücadeleci, çalışkan, hırslı bir kadın.
Üç kız kardeşin en büyüğü. Okumaya, çalışmaya aşık bir kadın. Dedemin ünlü söylemiyle yetişmiş. “Ekmek, erkek çocuğun sırtında bir kangal iptir. Ama kız çocuğunun yapacağı tek şey vardır, okumak, meslek edinmek.” Annem azimli bir eczacı. Hastalarına daha nasıl faydalı olurum derdine düşerek, 67 yaşında 3 yıl süren Homoepati eğitimi aldı, bilgilerini tazeledi. Takdire şayandır. Üzerimde de emeği çok fazla. Eş zamanlı yaşarız bir sürü duyguyu. Ruh ikizi gibi. Benzer zamanlarda benzer rüyaları görürüz. Ayna tutarız birbirimize. Yıllarca bir takım gibi olmuşuz. Ama bu takımlılığın kendi hayatlarımızı engellediği taraflarını fark ettiğimizden beri daha özgürüz.
Bir de abim var. Kalbi pek temiz, ketum ve başarılı bir adamdır. Dünyanın iki yüzü olsa biri ben biri odur. Olayları ele alışımız, hayatla ilişkimiz pek benzemez. Bende olmayanları bana gösteren önemli rehberimdir.
Aile herşey! Ailendeki karakterlere, onların hayatlarına, tercihlerine bakmakla, kendini görebilirsin.