Beni yoga ve ardından pilates hocası olmaya götüren süreç gerçekten ilginçti. İzmir’den İstanbul’a Elektrik – Elektronik Mühendisliği okumak için geldiğimde, yıllar sonra olacaklardan elbetteki habersizdim. Okulun ilk yıllarıyla birlikte, böylesine teknik ve analitik işlerin bana göre olmadığını anlamam uzun sürmedi. Yine de bir biçimde girdiğim bu bölümü bitirmeye karar verdim. Yıllar geçip de kendimi keşfettikçe, yapmam gereken işin çok daha sosyal ve dışa dönük olması gerektiğini anlamaya başladım, bununla birlikte reklamcılık yılları başladı. Türki’yenin önde gelen interaktif ajanslarında, Internet reklamcılığı ve projeleri üzerine yaklaşık 8 yıl proje ve müşteri ilişkileri yöneticiliği yaptım. Bu işin de bana göre olmadığını içten içe hissediyordum. Diyordum ki ”ben bu kadar zihin odaklı bir işle mutlu olacak biri değilim, bedenin ve nefesin bir biçimde ön planda olduğu birşey yapsam ne de güzel olur! ” Diyordum da bu güzel hayalime uyacak iş nasıl olur hiçbir fikrim yoktu aslında! Günlerden bir gün, yine hoşnutsuzluk hisleri içinde, bir reklam ajansında çalışıyordum. Uzun çalışma saatleri, bilgisayar önünde geçirilen günler, yetişmeyen işler ve zihnimde kendine yer edinmiş binlerce detaydan boğulmuş durumda, sırtımda ve belimde kronikleşmiş gerginlik hisleri arasında derinlerden bir ses ‘kendin için bir şey yapmalısın, gevşemenin ve enerjini yükseltmenin bir yolunu bulmalısın’ diyordu. Spiritüel arayışım zaten yıllar önce başlamıştı, o zamana kadar yoga hakkında bir şeyler de duymuştum ama hiç denememiştim. İçten içe yoganın bu ‘çöküntü’ halime ilaç olacağına dair bir inancım vardı.
En sonunda bir arkadaşımdan ödünç aldığım temel bir yoga – meditasyon kitabını incelemeye başladım. Yoga pozlarını deniyor ve muhtemelen yanlış da uyguluyor olsam hoşuma gidiyordu, yoga bana iyi geliyordu! Ardından daha sonradan hocam olan Zeynep Aksoy’un DVD’sini edinip ordan çalışmaya başladım. Her akşam işten eve geliyor ve DVD’yi pause edip pozları anlamaya çalışarak tek başıma yoga yapıyor, çok keyif alıyordum. Aylar sonra artık bir hocayla çalışmam ve bir yoga dersine katılmam gerektiğini düşünerek şimdi ders verdiğim Cihangir Yoga’nın yolunu tuttum, ilk ders ve sonra gelen diğer dersler diyebilirim ki ‘aşk’la doluydu. Aldığım keyif bir yana matın üzerinde olan her şey varlığımın derinliklerine dokunuyordu. Daha ilk derslerde tamlık ve bütünlük hislerini duyumsamak o kadar iyi gelmişti ki! Bu arada ilk yoga hocalarımın varlık halinden de çok etkilenmiştim, dingin ve hakikaten sevdikleri bir şeyi yapıyor gibi görünüyorlardı. Acaba ben yoga hocası olabilir miydim? İş hayatına atıldığım ilk yıllardan beri doğrudan aklımı değil bedenimi kullanarak yapabileceğim bir şeye niyetlenir dururdum, kim bilebilirdi ki bilmeden yoga hocalığını çağırdığımı!
Birkaç ay içinde Zeynep Aksoy’un verdiği Temel Seviye Hocalık Eğitimine başlamıştım. Kısa zamanda yoga bütün hayatım oluverdi, başka bir şey düşünemiyordum. Ya da yoganın aslında bütün hayatı içine alan, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan her şeyi kucaklayan olağanüstü bir yol olduğunu anlamaya başlamıştım. Başlangıçtaki kavrayışlarım çok üstü kapalıydı, diyebilirim ki yoganın etkisi hepimizin üzerinde kabadan inceye doğru bir seyir izliyor. Üzerimizde ne kadar derin bir dönüşüm yarattığını yıllar geçtikçe fark edip anlamaya başlıyoruz.
Yoga benim için aşkla başladı ve aşkla sürüyor. Ders vermek ruhumu şifalandırıyor, bu olağanüstü bilgiyi başka insanlarla paylaşabildiğim, onlardaki dönüşümü izleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hikayenin başına baktığımda tam da yoga öğretisinin söylediği şeyi ‘çakar’ gibi oluyorum: Olayları kontrol edemezsin, bir sonraki olayı ya da durumu tahmin edemezsin! Reklamcılık yılları beni yoga yoluna götürdü… O zaman biri bana bu olacakları anlatsaydı fantastik bir hikaye olarak dinlerdim sanırım.
Yoga dersleri vermeye başladıktan 2-3 yıl sonra daha önceden arada sırada denediğim pilatesi de düzenli olarak uygulamaya başladım. Başlangıçta yoga aşkının etkisiyle, -birçok yogi gibi- pilatese karşı bir takım önyargılarım vardı. Yogada bulduğum derin gevşeme haliyle pilatesin eforlu ve esaslı egzersizlerini bağdaştıramıyordum. Zaman içinde, deneyimledikçe pilatesin çok faydalı ve zekice tasarlanmış, bütünlüklü bir egzersiz sistemi olduğunu anlamaya başladım. Pilates hocalığına başladığımda, yoga dersleri verirkenki meditatif halim ve anda olma-kalma araştırmalarım doğal olarak derslerime yansımaya başladı.
Bu yolda yürümek, her gün kendimle, hayatla ve varoluşun gizemleriyle ilgili yeni bir şey keşfetmek çok keyifli!
En büyük guru hayata sonsuz teşekkürler!
Yoganın kendi bedeni ve hayatında yarattığı şaşkınlık veren şifalalanma süreci, Şeyma'yı yoga hocası olmaya götüren ilk neden oldu. İstanbul Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünü bitirmesinin ardından, uzun yıllar reklam ajanslarında yöneticilik yaptıktan sonra yıpranmış bedenine ve ruhuna bir derman ararken Yoga'nın sunduğu bütüncül şifa yaklaşımıyla tanıştı ve adeta büyülendi.
O günden bugüne 10 yıldır, Türkiye'nin en iyi yoga stüdyolarında, GYM'lerinde, büyük şirketlerinde dersler veriyor. Türkiye'yi gezerek özel temalı kurslar düzenliyor, birbirinden farklı organizasyonlara katılarak Yoganın ve Meditasyonun şifasıyla daha fazla insanın tanışmasına aracılık ediyor, hocalık eğitimleri düzenleyerek yeni yoga hocaları yetiştiriyor ve doğada yoga & meditasyon kampları düzenliyor. Derslerinde vinyasa, anusara, yin, terapi, dinamik, power yoga gibi birbirinden farklı yoga tarzlarını, öğrencinin ihtiyacına cevap verecek biçimde sentezliyor.
Psikoterapi, aile dizimi, travma sonrası terapi, sinir sisteminin anatomisi ve insan türünün evrimi üzerine araştırma ve okumalarını sürdürüyor ve farklı alanlardan öğrenip pekiştirdiklerini de her zaman derslerine ve eğitimlerine katıyor. İyi bir hocanın, herşeyden önce iyi bir öğrenci olması gereketiğine inandığından dünyanın en iyi hocalarından eğitimler alarak, dans ve sanat üzerine de pratikler yaparak dünyasını zenginleştirmeye devam ediyor.
Öğrencilerini kendi bedenleri ve nefesleriyle sihirli bir yolculuğa davet ederek, kendi içlerinde varolan o biricik ışığa göz kırpmaya, kalplerinden geleni dinlemeye bir alan yaratmayı seviyor. Yoga öğretisini ve uygulamasını, her insanın kendi doğal kaynaklarına bir geri dönüş yolculuğu olarak görüyor.
Küçüklüğünden beri sanatla iç içe olan ve her tür yaratıcı eylemi şifa olarak gören Şeyma, Hawaii'nin geleneksel enstrümanı ukuleleyi çalıyor, mantralar ve şarkılar söylüyor, dansediyor, resim yapıyor ve bazen de yazı yazıyor.